Zor zamanlardan geçerken unutmamanız gereken 10 gerçek
Bu yazıyı okumadan önce birkaç saniye durup çevrenizdeki insanları bir düşünmenizi istiyoruz sizden. Aileniz, yakın arkadaşlarınız, çalışma arkadaşlarınız arasında, sakin ve olgun tavırlarıyla dikkat çeken, sevgi dolu ve anlayışlı kişileri şöyle bir gözünüzün önünden geçirin.
Tuhaftır ama bu kişilerin geçmişlerini de şöyle bir düşündüğünüzde, aslında onların bugüne kadar birçok zorlukla mücadele etmiş, yaşamları boyunca maddi ve manevi kayıplar yaşamış, ancak başına gelen her şeye rağmen kendilerini bu sıkıntılardan kurtarmayı başarmış kişiler olduğunu göreceksiniz.
Hayatları boyunca birçok inişli çıkışlı dönemden geçmiş olan bu kişiler, sadece çevrelerindeki diğer insanlar tarafından takdirle karşılanmakla kalmamış, aynı zamanda hayatı algılama biçimi olarak da kendilerini bambaşka bir noktaya taşımayı başarmışlardır. Ama onlar sahip oldukları bu özellikleri hiçbiri doğuştan getirmedi. Hepsi zaman içinde yavaşça gelişerek bu noktaya geldiler.
Marc ve Angel Chernoff’un kişisel gelişim blogu “Marc and Angel Hack Life”da yayınlanan “Zor Zamanlardan Geçerken Unutmamanız Gereken 10 Gerçek” başlıklı yazı işte tam da bu bahsettiğimiz kişilerin ortak özelliklerine ışık tutuyor. Verdikleri kişisel koçluk hizmeti sayesinde bugüne kadar binlerce kişiye ulaşan çift, her birimizin hayatımız boyunca karşılaştığı ya da karşılaşabileceği bu zorlu zamanlardan daha güçlü ve daha “farkındalıklı” bir şekilde çıkmak için ihtiyacımız olan 10 gerçeği bakın nasıl sıralıyor:
1. Acı, hayatın da ve aşkın da bir parçasıdır. Ve sizi olgunlaştırır.
Bugün birçoğumuz kendimizden, gerçekliğimizden ve en çok da duygularımızdan korkar haldeyiz. Hiç durmadan hayatın, sevmenin ve aşkın ne kadar muhteşem şeyler olduğundan bahsedip, bir yandan da onlardan alabildiğine kaçıyoruz. Gerçek duygularımızdan sürekli saklanma halindeyiz. Peki, sizce insanoğlu bir yandan hayatı ve aşkı bu denli kutsarken, neden bir yandan onlardan sürekli kaçıp saklanıyor? Bu çelişkinin açıklaması aslında çok basit: Hayat da aşk da kimi zaman acı verir. Ve bu ihtimale hiç kimse katlanmak istemiyor.
Birçoğumuz hayata yeni yeni adım atmaya başladığımız dönemlerde, acının ne kadar kötü ve zararlı bir şey olduğu konusunda inandırıldık. Oysa ne hissettiğimizi gerçekten “hissetmeden” gerçek hayat ve gerçek sevgiyle nasıl başa çıkacağız? Acı aslında bir “uyanış” anlamına gelir. Yaşadığınızı ve sevdiğinizi hissedebilmeniz için acıyı da hissedebilmeniz gerekiyor. Ancak ne yazık ki insanoğlu çoğu zaman acısını bastırma ya da göstermeme eğilimindedir. Şunu fark edin. Acı da tıpkı güzel duygular gibi bilinçli bir şekilde taşımanız gereken bir duygu.
Unutmayalım ki ne kadar güçlü olduğumuzu ancak gerçekten güçlü olmamız gereken zamanlarda fark edebiliyoruz. Bu yüzden ayağa kalkın, acının da eninde sonunda bir “duygu” olduğunu kabul edin. Onu bastırmaya, görmezden gelmeye çalışmayın. Yaşadığınız acıdan utanmayın. O sizin bir parçanız. Hayatın ve aşkın gerçekleriyle tanışmanız için acının size getirdiği olgunluktan faydalanın.
2. Olaylara bakış açınız her şeyi değiştirir
Zor zamanlarda moral bozukluğuyla dolu günler yaşamanız oldukça doğal. Her şeyin her zaman mükemmel olduğu bir hayat istemek, dalgaların sadece yükseldiği ama asla vurmadığı bir okyanusta yüzmeyi istemek gibi bir şey aslında. Ama yükselen dalgaların da düşenlerin de aynı okyanusun bir parçası olduğunu fark ettiğinizde işte o zaman bazı şeyleri akışına bırakabilmeyi ve tüm bu iniş çıkışların farkında olarak huzuru bulmayı başarabileceksiniz. Hayatınızdaki tüm çıkışlar aynı zamanda büyük inişlere gebe.
Diğer bir deyişle, hayat kesinlikle mükemmel değil. Ama kötü de değil. Asıl amacımız asla mükemmel bir hayat yaratmak olmamalı. Aksine mükemmel olmayan bunca şey içinde olabildiğince iyi bir hayat yaşamak olmalı. Sabah kalktığınızda etrafınızdaki her şeye daha olumlu bir gözle bakmak hiçbir şey kaybettirmez. Aksine sizi sarmalayan her şeyin, tüm dünyanın aslında ne kadar olağanüstü olduğunu bir düşünün. Yeni başlayan her günün ise bir armağan… Hayata hiçbir zaman “sıradan” bir şeymiş gibi bakmayın.
Herhangi bir olumsuz durumun yarattığı acının sizi umutsuzluğa sürüklemesine, tatsızlıkların sizin sevecenliğinizi alıp götürmesine asla ama asla izin vermeyin. Her ne kadar birileri sizi aksine ikna etmeye çalışsa da “dünyanın harika bir yer olduğu” fikrini savunmaktan asla vazgeçmeyin. Önce düşüncelerinizi, sonra da tüm gerçekliğinizi değiştirmiş olacaksınız böylece.
3. En büyük korkularınız, aslında olmayanlar
Zorlu zamanlarda kalbinin sesini dinlemek ve adım atmak kolay değil bunu hepimiz biliyoruz. Asıl trajedi ise kalbinizin sesi yerine korkunun söylediği yalanları dinleyerek başlıyor. Unutmayın ki dünya üzerinde bu kadar çok sayıda insanı yönetmeyi başaran daha büyük bir güç yok. Aslına bakarsanız korku hiçbir zaman göründüğü kadar büyük bir güç olmadı. Korku, sadece ona izin veren zihinlerde derinleşebilir. Eğer kontrolün korkularınızda değil sizin elinizde olmasını istiyorsanız, onu ele alın. Şimdi!
Yaşam enerjinizi yavaşlatan, hatta belki durduran korkularınızı bir an önce tespit edin ve onların üzerine gidin. Bunu yaparken en büyük yardımcınız “sözcükleriniz” olacak. Korkularınızla yüzleştiğiniz sürece onları alt edebilirsiniz. Cesur olun. Ancak cesaretin “korkmamak” anlamına gelmediğini de her zaman hatırlayın. Cesaret aslında korkunun ileriye doğru adım atmanıza engel olmasına izin vermemek anlamına geliyor.
4. Deneyimlerinizle büyüyor, olgunlaşıyorsunuz
Önünüzdeki günlere, aylara, yıllara baktığınızda ne görüyorsunuz? Sizce sizi nasıl günler bekliyor? Çok zor, çok kolay, çok mutlu ya da alabildiğine mutsuz? Geleceğinizi düşündüğünüzde nasıl bir tablo geliyor gözünüzün önüne? O halde şimdi sizin için bir iyi bir de kötü haberimiz var. Önce kötüden başlayalım: Hayatınız hiçbir zaman “tam da düşündüğünüz gibi” olmayacak. İyi habere gelince, bu hiç de hiç de kötü bir şey değil. Hayatın her zaman sürprizlerle dolu olduğunu kanıtlıyor bize. Hayatın size sunduğu bu sürprizlerden hiç durmadan şikâyet etmek de sizin elinizde, başınıza gelen her şeyi bir memnuniyetle karşılamak da… Hayatınızla ilgili beklentileriniz hakkında esnek olduğunuz sürece, başınıza gelen her şeyi olduğu gibi kabul etmeye başlayacaksınız. En önemlisi de şu: “Hayatın size vereceği hiçbir hediyenin paketi, sizin beklediğiniz gibi olmayacak”
Deneyim dediğimiz aslında tam da planlarımız yolunda gitmediğinde başlayan bir şey. Bugüne kadar aldığınız yaraları ve tüm olumsuzlukları bir tür bilgeliğe dönüştürecek güce sahipsiniz. Yapmanız gereken tek şey olanları olduğu gibi kabullenmek ve tüm bunları ileriye bir adım atmak için gerekli birer güç olarak görmek. Bugüne kadar yaşadığınız her şeyi bundan sonra yaşayacaklarınızı kolayca kabullenmeniz için size uzatılmış bir yardım eli olarak görün.
5. Sorumluluğunu almadığınız hiçbir şeyi değiştiremezsiniz
Sigmund Freud’un o ünlü sözünde de söylediği gibi: “İnsanların birçoğu özgürlüğü arzulamaz. Çünkü özgürlük aynı zamanda sorumluluk da getirir. Ve yine insanların birçoğu sorumluluktan korkar.” Freud’un bahsettiği bu insana dönüşmenize asla izin vermeyin. Yaşadığınız her neyse onunla ilgili sorumluluğu üstlenin ve bununla ilgili başkalarını suçlamaktan bir an önce vazgeçin. Unutmayın ki mutluluğun en önemli parçalarından biri de sorumluluktur. Bu yüzden ne zaman ki mutluluğunuzu sizden başka bir şeye ya da birine bağlamaktan vazgeçerseniz gerçek mutluluk o zaman sizi bulacak. Şu anda kendinizi mutsuz hissediyorsanız da bu başka birinin suçu değil.
Şunu asla unutmayın, mutluluğunuz ve kendinize olan inancınız arasında çok güçlü bir bağ var. Hayatınızı şu an bulunduğunuz yerden ileriye taşımak tamamen size bağlı. Mevcut durumunuzu kabullenin, kontrolü ele alın, hayatınız hakkında düşünün ve hayatınızın kahramanı olmayı seçin, kurbanı değil!
6. Bugünle yüzleşin, bugünü kabullenin
Hayat dediğimiz şey, uzaklarda, her şeyin mükemmel olduğu bir hayaller diyarında yaşanmıyor. Hayat, tüm gerçekliğiyle bugün ve tam da şu anda yaşanıyor. Tabii ki bu idealize ettiğiniz bir yarın için çalışmamanız gerektiği anlamına gelmiyor. Ancak bunu yaparken şu an içinde yaşadığınız anın hakkını vermeyi de unutmayın. Evet, bazen içinde olduğumuz durumlardan çok da hoşnut olmadığımız ve kabullenmek istemediğimiz durumlar olabilir. Ancak gerçek olan şu ki, şu an içinde bulunduğunuz durum, bugünden yarına geçebilmek için tam olarak ihtiyacınız olandır. Bu yüzden içinde olduğunuz durumu kabullenip sevmenizde yarar var.
Ne zaman ki mutlu olmak için bir neden bulamazsanız aklınıza ailenizi ve arkadaşlarınızı getirin. Sonra nefes alabildiğiniz için ne kadar şanslı olduğunuzu bir düşünün. Bugün birçok genç aradığı mutluluğun gelecekte kendini beklediğini zannederken, birçok yaşlı ise aynı mutluluğun geçmişte kaldığını düşünüyor. Geçmişin ve geleceğin mutluluğunuzu çalmasına izin vermeyin.
7. Şükredecek bir şeyler var. Hem de her zaman!
Siz gülümsediğinizde hayat çok daha güzel… Olumsuz koşullarda pozitif kalmayı başarabilmek liderlik ve gücün en önemli göstergelerinden biri… Şikâyet edecek veyahut ağlayacak bir sürü şey olduğunda bile gülmeyi ve olanları sakince kabullenmeyi başardığınızda her şeyin nasıl da güzelleştiğini fark edeceksiniz. Yarın sabah kalktığınızda bugüne dair şükredecek neleriniz olduğunu bir düşünün. Etrafınızda gördüğünüz ve sizi mutlu eden her şeyi şöyle bir gözden geçirin. Sahip olduğunuz tüm küçük güzel detaylar için şükredin. Çünkü onları bir araya getirdiğinizde aslında ne kadar büyük olduklarını fark edeceksiniz. Günün sonunda, mutlu olduğunuz için şükretmediğinizi, şükretmeyi başardığınız için mutlu olduğunuzu göreceksiniz.
8. Güzel şeyler zaman alır
Her ne kadar bugüne kadar hızlı karar almanın yararları bize dayatılmış olsa da aslında hızlı alınan kararlar genellikle en kötü kararlardır. Biraz sabırlı hareket ederek, sahip olduğunuz potansiyel hakkına çok daha fikir sahibi olabilirsiniz. Sürekli bugüne dair hayalleri olan birinin bir geleceği olması oldukça zor…
Sabır aslında beklemekle ilgili bir olgu değildir. Aksine inandığınız şey uğrunda ilerlerken yolunuza çıkan zorluklara göğüs germek anlamına geliyor. Odağınızı başka bir noktaya kaydırmadan attığınız her adım, koca bir dağdan bir taş parçasını sökmek gibi bir şey. Yerinden kıpırdattığınız her taşla kocaman bir dağı biraz daha öteye taşımış oluyorsunuz.
9. Başkalarının ne düşündüğü önemli değil
Önemli konularda hedefe doğru giderken, ilerlememizi değerlendirmesi için genellikle başkalarından yardım isteriz. Gerçek şu ki, bir başkasının sizin herhangi bir konudaki ilerlemenizi değerlendirmesi mümkün değil. Siz bu dünyaya başkalarının beklentilerini karşılamak üzere gelmediniz. Bu nedenle kendinize özel yol haritanızı çizmek zorundasınız. başarı tanımı herkese göre değişebilir. Aslında gerçek başarı hayatınızı istediğiniz gibi yaşayabilmektir. Kimsenin sizi değerlendirmesine gerek yok. Siz zaten çok değerlisiniz.
10. Hiçbir şey sadece sizin başınıza gelmiyor
Moralinizin bozuk olduğu, bazı şeylerin ters gittiği zamanlarda etrafınıza baktığınızda sizin dışınızda herkesin hayatı son derece yolundaymış gibi gelir. Ama değil. Herkes kendi hayatında farklı cephelerde mücadele veriyor. Eğer sorunlarınızı içinize atmak yerine etrafınızdaki kişilerle paylaşırsanız, yalnız olmadığınızı, tümünün hayatında benzer ya da farklı sorunlarla mücadele ettiğini fark edeceksiniz. Ne zaman bu dünyada yapayalnız olduğunuzu düşünseniz, endişelerinizin sizi bir yalanan inandırmaya çalıştığını aklınıza getirin.
Özetle, hepimiz hayatımızda farklı dönemlerde farklı zorluklarla mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Kimi zaman bunlarla mücadele edecek gücü kendimizde bulamıyor, koskoca dünyada tüm bunları yaşayan sadece bizmişiz gibi hissedebiliyoruz. Ama unutmayın, her şey aslında sizin olaylara bakış açınızda. Yaşamınızda yaşadığınız kayıpları ve acıları kendinize acımak için bir malzeme olarak kullanmak da sizin elinizde. Onları geride bırakarak bu savaştan güçlenerek çıkmak da… Biliyoruz kolay değil ve hiçbir zaman da olmayacak. İstediğiniz kolay bir hayat değil, zorluklarla mücadele edecek gücü kazanmak olsun her zaman…
Kaynak:
Uplifers